Köklerimizin Işıltılı Kutlaması: Nardugan Bayramı ve Akçam Ağacı Geleneği
- Sena Hacıoğlu
- 31 dakika önce
- 3 dakikada okunur
Kışın en soğuk, gecelerin en karanlık olduğu o buz gibi günlerde, insanoğlunun yüreğini ısıtan kadim bir umut ışığı vardır. Modern dünyada Noel veya Yılbaşı ağacı süsleme geleneği olarak bildiğimiz ritüellerin çok daha ötesinde, binlerce yıllık bir Türk geleneği ve doğa ile kurulan kutsal bir bağ yatar: Nardugan Bayramı. Kelime kökeni olarak incelendiğinde Moğolca ve Türk dillerinde Güneş anlamına gelen "Nar" ve doğmak anlamına gelen "Tugan/Dugan" sözcüklerinin birleşiminden oluşan Nardugan, kelime anlamıyla "Doğan Güneş" veya "Güneşin Doğuşu" demektir.
Türk mitolojisine ve eski inanç sistemine göre, gece ile gündüz sürekli bir savaş halindedir. 21 Aralık kış dönümü, gecenin gündüze karşı kazandığı son zaferdir. Bu tarihten sonra geceler kısalmaya, gündüzler uzamaya başlar. Yani karanlık yenilir, güneş (ışık) galip gelir ve yeniden doğar. Bu kozmik olay, Türkler için sadece astronomik bir döngü değil, aynı zamanda yeni bir yılın, bereketin ve yaşamın başlangıcıdır.
Eski Türk inancında, yeryüzünün tam ortasında, kökleri yerin derinliklerine inen, dalları ise gökyüzüne, Tanrı Ülgen’in sarayına kadar uzanan devasa bir "Hayat Ağacı" (Akçam) bulunduğuna inanılırdı. Bu ağaç, yer ile gök arasındaki köprüdür. Güneşin zaferini ve yeniden doğuşunu kutlamak isteyen Türkler, bu ölümsüzlüğü simgeleyen, yapraklarını hiç dökmeyen Akçam ağacının altında toplanır, Tanrı Ülgen’e güneşi geri verdiği için şükranlarını sunarlardı. Bu kutlamalar sırasında ağacın dallarına, gerçekleşmesini istedikleri dilekler için rengarenk çaputlar, kurdeleler bağlarlar; ağacın dibine ise Tanrı’ya hediye olarak götürdükleri yiyecekleri ve armağanları bırakırlardı. Bu ritüel, bugün Batı dünyasında "Christmas" (Noel) olarak bilinen ağaç süsleme geleneğinin de atası olarak kabul edilmektedir.
Tarihsel göç yolları incelendiğinde, bu geleneğin Hun Türkleri aracılığıyla Avrupa’ya taşındığı ve Hristiyanlık öncesi Pagan kültürleriyle harmanlanarak bugünkü Noel formuna dönüştüğü tezi oldukça güçlüdür. Nardugan, sadece bir eğlence değil, aynı zamanda toplumsal bir dayanışma günüdür. Evler temizlenir, en güzel giysiler giyilir, küsler barışır ve aile büyükleri ziyaret edilir. Sofralarda yaş meyveler, özel şekerlemeler ve kuruyemişler eksik olmaz. Bugün, modern çağın getirdiği kopukluklara rağmen Nardugan’ı hatırlamak ve kutlamak, sadece eski bir geleneği yaşatmak değil, aynı zamanda doğanın döngüsüne saygı duymak, karanlığın ardından mutlaka aydınlığın geleceğine olan inancımızı tazelemek demektir.
Güneşin Yeniden Doğuşu: Nar-Dugan Kelime Anlamı ve Mitolojisi
Nardugan, Türklerin İslamiyet öncesi inanç sistemi olan Gök Tanrı (Tengrizm) inancının en önemli bayramlarından biridir. Mitolojide iyiliğin ve aydınlığın temsilcisi olan Ülgen ile kötülüğün ve karanlığın temsilcisi olan Erlik Han’ın mücadelesi anlatılır. 21 Aralık günü, bu mücadelenin en çetin geçtiği gündür. Gece en uzun halini alır ancak güneş pes etmez ve ertesi günden itibaren günleri uzatmaya başlar. Türkler bu zaferi "Nar" (Güneş/Ateş) ve "Tugan" (Doğan) kelimeleriyle birleştirerek "Güneşin Doğuşu Bayramı" ilan etmişlerdir. Bu gün, doğanın uyanışının ilk işareti ve yeni bir yılın müjdecisidir.
Bugün tüm dünyanın Noel Baba olarak bildiği figür ile Türk mitolojisindeki Ayaz Ata arasında şaşırtıcı benzerlikler vardır. Nardugan kutlamalarının merkezi "Akçam" ağacıdır. Türkler, sadece Türkistan coğrafyasında yetişen ve "hayat ağacı" olarak kutsal sayılan bu ağacı süslerlerdi. Batı kültüründeki çam ağacı süslemenin kökeninin buradan geldiği, Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ gibi önemli bilim insanları tarafından da savunulmuştur. Ayaz Ata, soğuk kış günlerinde ortaya çıkan, darda kalanlara yardım eden ve çocuklara hediyeler veren, uzun kaftanlı bilge bir figürdür. Dolayısıyla Nardugan, hediyeleşme ve ağaç süsleme geleneğinin bizim topraklarımızdaki özüdür.
Nardugan Bayramı, sadece sembolik bir kutlama değil, aktif ritüeller bütünüdür. Bu günde yapılan en önemli ritüel, "dilek dilemek"tir. İnsanlar, yeni yıldan beklentilerini, sağlık ve bereket dileklerini simgeleyen renkli bezleri Akçam ağacına (veya sembolik bir ağaca) bağlarlar. Aileler bir araya gelir, özel yemekler pişirilir ve mutlaka müzik ve dans (kopuz eşliğinde) kutlamalara eşlik eder. "Akçam"ın altına bırakılan hediyeler, cömertliğin ve paylaşmanın sembolüdür. Bu bayramda evlerin kapısı herkese açıktır; amaç birliği, beraberliği ve güneşin getirdiği bereketi çoğaltmaktır.









